10. Sınıf Tarih | 2. ÜNİTE: BEYLİKTEN DEVLETE OSMANLI (1299-1453)
Kayı Boyunun Anadolu’ya Gelişi
Kayı Boyu, Oğuzların Bozok koluna bağlı güçlü bir Türk topluluğuydu. Moğol baskılarının arttığı 13. yüzyılda güvenli bir yurt arayışıyla batıya yöneldiler. Anadolu Selçuklu Devleti’nin uç bölgeleri Türkleştirme politikası sayesinde Kayılar, Söğüt ve Domaniç çevresine yerleştirildi. Bu bölge hem hayvancılığa elverişli yaylalara sahipti hem de Bizans sınırında bulunduğu için askeri önem taşıyordu.
Ertuğrul Gazi döneminde Kayı Boyu, Bizans tekfurlarıyla yaşanan mücadelelerde Selçuklu Devleti’nin desteğini kazandı ve bölgede nüfuz sahibi oldu. Ancak asıl değişim, 1243 Kösedağ Savaşı sonrasında yaşandı. Bu savaşla Anadolu Selçuklu Devleti Moğollara bağımlı hâle geldi ve otoritesini büyük ölçüde kaybetti. Devletteki bu boşluk, uç bölgelerdeki Türkmen beylerine daha fazla hareket alanı sağladı. İşte bu ortam, Osman Bey’in bağımsız bir beyliğe yönelmesinin en önemli nedenlerinden biri oldu.
Osman Bey, beylik sürecini hızlandıran adımlar attı. Karacahisar, Yarhisar, Bilecik ve İnegöl bölgelerindeki Bazı tekfurlarla savaştı, özellikle Karacahisar Tekfuru ve İnegöl Tekfuru Nikola ile çatışmalar yaşadı. Bunun yanında tamamen çatışma odaklı davranmadı; bölgede Köse Mihal gibi bazı tekfurlarla dostluk ve ittifak kurarak askeri ve siyasi gücünü artırdı. Bu ittifaklar, Osman Bey’in bölgeyi daha iyi tanımasına ve Bizans’a karşı başarılı fetihler yapmasına yardımcı oldu. Böylece Kayı Boyu, kısa süre içinde bağımsız bir Osmanlı Beyliği kimliği kazandı.
Osman Bey Dönemi
Osman Bey, Kayı Boyu’nun lideri olarak Söğüt ve Domaniç çevresinde küçük ama hareketli bir uç beyliği yönetti. Bölge, Bizans sınırında olduğu için hem tehlikeli hem de fırsatlarla doluydu. Osman Bey, hem Türk göçebeleri korumak hem de yeni yurtlar kazanmak için Bizans tekfurlarıyla mücadele etmeye başladı. Böylece Kayı Boyu, yavaş yavaş sıradan bir oba olmaktan çıkıp siyasi bir güç hâline geldi.
Osman Bey dönemindeki ilk önemli adımlardan biri, Karacahisar’ın alınmasıdır. Bu kale ve çevresi ele geçirilince Osman Bey, bölgede vergi toplayan, adalet dağıtan, yani gerçek bir “bey” gibi davranmaya başladı. Karacahisar’ın fethi, Kayıların sadece göçebe bir topluluk değil, yerleşik ve güçlü bir beylik olmaya başladığını gösterdi. Bu olay, Osman Bey’in otoritesini hem kendi halkı hem de çevredeki diğer Türkmenler arasında artırdı.
Daha sonra İnegöl, Yarhisar ve Bilecik çevresindeki Bizans tekfurlarıyla çatışmalar yaşandı. Osman Bey, özellikle İnegöl Tekfuru Nikola ile sert mücadelelere girdi. Bilecik ve Yarhisar tekfurları da zaman zaman Osman Bey’e karşı birlik oldular. Ancak Osman Bey, akıllı bir siyaset izledi. Sadece savaşmadı; bazı tekfurlarla dostluk da kurdu. Örneğin Harmankaya Tekfuru Köse Mihal, önce Bizans tarafındayken daha sonra Osman Bey’in en yakın dostu ve müttefiki hâline geldi. Bu ittifak, Osman Bey’in bölgeyi daha iyi tanımasına ve seferlerinde başarı kazanmasına yardım etti.
Osman Bey döneminin dönüm noktalarından biri de Koyunhisar Savaşı’dır (1302 civarı). Bu savaşta Osman Bey, Bizans kuvvetlerini yenerek bölgedeki nüfuzunu iyice artırdı. Koyunhisar zaferi, Osmanlı Beyliği’nin Bizans’a karşı ciddi bir rakip hâline geldiğini gösterdi. Bu zafer sayesinde Osman Bey, Yenişehir’i merkez yaparak beyliğin yönetim işlerini daha düzenli hâle getirdi. Böylece hem iç düzeni sağladı hem de yeni fetihler için sağlam bir üs kurdu.
Bu dönemde Anadolu Selçuklu Devleti’nin Kösedağ Savaşı’ndan sonra zayıflaması da Osman Bey’in işini kolaylaştırdı. Selçuklu otoritesinin çözülmesiyle uç beyleri daha bağımsız davranmaya başladı. Osman Bey de bu ortamı iyi değerlendirdi. Artık sadece Selçuklu’ya bağlı bir uç bey’i gibi değil, kendi adına hareket eden bir bey olarak görülmeye başlandı. Bu süreç, Osmanlı Beyliği’nin doğuşunun siyasi temelini oluşturdu.
Orhan Bey Dönemi
Osman Bey’in vefatından sonra Orhan Bey, 1326’dan itibaren Osmanlı Beyliği’nin başına geçti. İlk iş olarak Bursa’yı fethetti ve burayı başkent yaptı. Bursa’nın alınması, Osmanlı’nın hem zengin bir şehre sahip olmasını hem de düzenli bir yönetim merkezi kurmasını sağladı. Böylece beylik, sıradan bir sınır gücü olmaktan çıkıp güçlü bir devlet adayı hâline geldi.
Bursa’nın ardından Orhan Bey, Bizans’a karşı ilerlemeye devam etti. Maltepe (Palekanon) Savaşı’nı (1329) kazandı ve bu zaferden sonra İznik (1331) ve İzmit (1337) Osmanlı egemenliğine girdi. Bu fetihler sayesinde Osmanlı, Marmara çevresinde güçlendi ve İstanbul Boğazı’na kadar ulaştı. İznik, aynı zamanda ilk büyük ilim merkezi hâline geldi; burada ilk Osmanlı medresesi açıldı. Bu durum, Osmanlı’nın yalnızca savaşan bir güç değil, bilim ve eğitimle de gelişen bir devlet olduğunu gösterdi.
Anadolu’da ise Orhan Bey, Karesioğulları Beyliği’ni (1345 civarı) Osmanlı topraklarına kattı. Bu beylikle birlikte Osmanlı, Çanakkale Boğazı’na kadar ulaştı ve Karesi donanmasını kullanmaya başladı. Böylece hem denizcilik faaliyetleri başladı hem de ileride Rumeli’ye geçiş için gerekli kıyı ve gemi imkânı elde edildi. Karesioğulları topraklarının alınması, Anadolu Türk birliğini sağlama yolunda atılan ilk adımlardan biri kabul edilir.
Orhan Bey döneminin en önemli olaylarından biri de Rumeli’ye geçiş sürecidir. Bizans’ta taht mücadelesi yaşayan imparator adayı Kantakuzenos, Orhan Bey’den yardım istedi. Orhan Bey, oğlu Süleyman Paşa komutasında asker göndererek ona destek oldu. Bunun karşılığında Gelibolu Yarımadası’ndaki Çimpe Kalesi (1353 civarı) Osmanlılara verildi. Osmanlı bu kaleyi bir askerî üs gibi kullandı ve buraya asker yerleştirdi. Kısa süre sonra Gelibolu, Tekirdağ, Çorlu ve Lüleburgaz gibi yerler de fethedildi. Böylece Osmanlı, ilk kez kalıcı olarak Rumeli topraklarına yerleşmiş oldu. Bu adım, ileride kurulacak büyük imparatorluğun Avrupa’daki başlangıç noktasıdır.
Orhan Bey, sadece fetihlerle değil, devletin kurumsallaşmasıyla da ilgilendi. Bu dönemde Divan teşkilatı kuruldu, vezirlik makamı oluşturuldu, kadılar ve subaşılar görevlendirildi. İznik’te açılan ilk medrese, ilim insanlarının yetişmesine imkân verdi. Ayrıca Yaya ve Müsellem adı verilen ilk düzenli Osmanlı ordusu kuruldu; bu, devletin savaş gücünü daha disiplinli hâle getirdi. Yeniçeri Ocağı ise bu dönemden sonra, I. Murad zamanında kurulacaktır.
Rumeli’de elde edilen yerlerde Osmanlı, iskan (yerleştirme) siyaseti uyguladı. Anadolu’dan getirilen Türkler, boş ve verimli topraklara yerleştirildi. Bölgede yaşayan Hristiyan halka ise din ve ibadet özgürlüğü tanındı, önceki yönetime göre daha hafif vergiler kondu. Böylece hem yeni fethedilen topraklar elde tutuldu hem de halkın Osmanlı yönetimini benimsemesi kolaylaştı. Bu politika, Osmanlı’nın Rumeli’de kalıcı bir güç hâline gelmesini sağladı.
I. Murad Dönemi
Osman Bey ve Orhan Bey’in attığı adımlardan sonra, Osmanlı’nın asıl güçlenme dönemi I. Murad (Hüdavendigâr) zamanında başladı. I. Murad, hem Anadolu’da hem de Rumeli’de düzen kurmaya çalışan, savaşçı ama aynı zamanda devletçi bir hükümdardı. Onun zamanı, Osmanlı’nın “küçük bir beylik” olmaktan çıkıp bölgesel güç hâline geldiği dönemdir.
I. Murad’ın en önemli adımlarından biri, Edirne’nin fethi (1361 civarı) ve kısa süre sonra başkent yapılmasıdır. Edirne, hem Balkanlar’a açılan bir kapı hem de İstanbul’a giden yolların kavşağında yer alan stratejik bir şehirdi. Başkentin Edirne’ye taşınmasıyla Osmanlı, Rumeli’deki fetihlerine daha hızlı ve güçlü devam etti. Bu sayede Osmanlı, Balkan devletleri üzerinde siyasi baskı ve kontrol kurma imkânı buldu.
Bu dönemde devletin askeri yapısı da değişti. I. Murad, Yeniçeri Ocağı’nı kurarak padişaha bağlı, maaşlı ve sürekli bir piyade ordusu oluşturdu. Daha önceki Yaya ve Müsellem birlikleri önemliydi ama tam anlamıyla merkez ordusu sayılmıyordu. Yeniçeriler, disiplinli yapılarıyla savaşlarda büyük başarılar elde ettiler ve padişahın otoritesini güçlendirdiler. Devşirme sistemi daha sonra ayrıntılı hâle gelecektir; fakat temelde bu dönemle birlikte kul sistemi ve padişaha doğrudan bağlı asker anlayışı ortaya çıkmaya başladı. Bu da Osmanlı’yı diğer beyliklerden ayıran önemli bir özellik oldu.
I. Murad döneminde Osmanlı’nın Rumeli’de ilerlemesi, Balkan devletlerini ve Batı dünyasını ciddi biçimde endişelendirdi. Bunun sonucunda Haçlı orduları oluşturuldu. Bu orduların amacı, Osmanlı’yı Balkanlar’dan atmak ve Türk ilerleyişini durdurmaktı. Ancak yapılan savaşlar, tam tersine, Osmanlı’nın bölgedeki gücünü daha da artırdı.
İlk büyük çatışmalardan biri, Sırpsındığı Savaşı’dır (1364). Edirne’yi geri almak ve Osmanlı’yı durdurmak isteyen Haçlı kuvvetleri, gece baskınıyla bozguna uğratıldı. Bu zafer, Osmanlı’nın Rumeli’deki varlığını güçlendirdi ve Avrupa’da “Türkler kolay yenilmez” düşüncesini yaydı. Ardından I. Kosova Savaşı (1389) geldi. Bu savaşta Osmanlı, Sırp merkezî gücünü ağır bir yenilgiye uğrattı. I. Murad savaş alanında şehit düşse de, bu zafer Balkanlar’da Osmanlı hâkimiyetinin önünü açtı ve Osmanlı’nın Avrupa’da kalıcı bir güç olacağını gösterdi.
I. Murad dönemi, Osmanlı’nın yalnızca toprak olarak değil, devlet düzeni açısından da olgunlaştığı bir dönemdir. Bu yıllarda Osmanlı, artık sadece savaşan bir uç beyliği olmaktan çıkıp, kurumları olan bir devlete dönüşmeye başlamıştır.
Devletin Kurumsallaşması
I. Murad, devlet işlerinin düzenli yürütülmesi için önemli adımlar attı. Bu dönemde Divan-ı Hümayun daha düzenli çalışmaya başladı. Divanda vezir, kadıasker ve defterdar gibi görevlilerin yetkileri belirginleşti. Böylece devlet, kararlarını daha hızlı ve planlı şekilde almaya başladı. Divanın düzenli hâle gelmesi, Osmanlı’nın büyüdükçe karışıklık yaşamamasını sağladı.
Bu dönemde askerî yapıda da büyük değişiklikler yaşandı. Yeniçeri Ocağı’nın kurulması ve kul sisteminin temellerinin atılması, Osmanlı ordusunun disiplinli ve merkeze bağlı bir yapı kazanmasını sağladı. Bu gelişme, padişahın otoritesini güçlendirdi ve gelecekteki fetihlerin daha düzenli yapılmasına imkân verdi.
I. Murad zamanında adalet teşkilatı da genişledi. Şehir ve kasabalara kadılar gönderilerek adalet daha hızlı ve güvenilir biçimde sağlanmaya başlandı. Böylece fethedilen bölgelerde halkın devlete bağlılığı arttı. Ayrıca tımar sistemi daha düzenli uygulanmaya başlandı; tımar alan sipahiler hem bölgenin güvenliğini sağlıyor hem de savaşlarda orduya katılıyordu. Bu sistem, Osmanlı’nın hem ekonomik hem askerî açıdan güçlü kalmasına büyük katkı sağladı.
Anadolu’daki Beyliklerle İlişkiler
I. Murad, Rumeli’de fetihler sürerken Anadolu’daki Türk beyliklerini de ihmal etmedi. Onun amacı, Anadolu’da Türk birliğini bozmadan dengeyi korumak ve Osmanlı’ya karşı bir ittifak oluşmasını engellemekti.
Bu dönemde Germiyanoğulları, Karamanoğulları ve Hamitoğulları gibi beylikler Anadolu’da hâlâ güçlüydü. I. Murad özellikle Karamanoğulları ile sık sık sorunlar yaşadı. Çünkü Karamanoğulları, Anadolu’da üstünlük kurmak isteyen başka bir büyük beylikti. Zaman zaman anlaşmazlıklar yaşansa da büyük bir savaş çıkmadı; I. Murad, Rumeli’deki fetihleri nedeniyle Anadolu’da barışı korumaya çalıştı.
En önemli gelişmelerden biri, Germiyanoğulları ile kurulan dostane ilişkidir. Germiyan Beyi, kızını I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bayezid ile evlendirdi. Bu evlilik sayesinde Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Emet bölgeleri çeyiz yoluyla Osmanlı’ya katıldı. Bu olay, Anadolu’da ilk büyük toprak kazanımıdır ve Osmanlı’nın Anadolu’daki nüfuzunu artırmıştır.
Bunun yanında Hamitoğulları Beyliği ekonomik sıkıntılar yaşadığı için Beyşehir, Akşehir, Yalvaç, Isparta ve Eğirdir gibi bölgeleri Osmanlı’ya satış yoluyla devretti. I. Murad bu bölgeleri savaşmadan alarak hem Anadolu’daki gücünü artırdı hem de Osmanlı’ya ekonomik, idari ve askerî açıdan büyük avantaj sağladı.
Yıldırım Bayezid Dönemi
1389’da I. Kosova Savaşı sırasında babası I. Murad’ın şehit olması üzerine Yıldırım Bayezid, savaş meydanında hemen tahta çıkarıldı. Bu durum Osmanlı’da devletin devamlılığı açısından önemli bir gelenek hâline geldi. Bayezid, hızlı hareket eden, cesur ve sert yapılı bir hükümdardı. “Yıldırım” lakabı da savaşlardaki süratinden ve ani hamlelerinden dolayı verildi. Onun döneminde Osmanlı Devleti hem Anadolu’da hem Balkanlarda en geniş sınırlarına ulaştı.
Bayezid’in hızlı karar veren ve savaşçı kişiliği, Osmanlı’nın çok kısa sürede güç kazanmasını sağladı; ancak aynı hız bazen aşırı risk almaya neden oldu.
Anadolu Türk Birliği Politikası
Yıldırım Bayezid’in en önemli hedeflerinden biri Anadolu’da Türk birliğini sağlamaktı. Bu amaçla Germiyan, Aydın, Saruhan, Menteşe ve Hamitoğulları beyliklerinin büyük kısmı Osmanlı’ya bağlandı. Karamanoğulları ile sık sık çatışmalar yaşandı ve Konya’ya kadar ilerlenip bölge sıkıştırıldı. Böylece Anadolu’da Osmanlı hakimiyeti büyük ölçüde genişledi.
Bayezid’in hızlı fetihleri, Anadolu’da dağınık Türk beyliklerinin güç birliği yapmasını engelledi ve Osmanlı’nın Anadolu’daki liderliğini güçlendirdi.
İstanbul Kuşatmaları
Yıldırım Bayezid, İstanbul’u almak için iki büyük kuşatma yaptı. Şehri tamamen kuşatmak için Anadolu Hisarı’nı yaptırarak boğazın Asya yakasında kontrol sağladı. Bizans’ı baskı altına almak için Karadeniz ve Balkanlar’daki hareketleri sıklaştırdı. İstanbul alınamasa da Bizans üzerindeki Osmanlı baskısı en üst seviyeye çıktı.
Bu kuşatmalar, İstanbul’un Osmanlı için stratejik bir hedef hâline geldiğini ve ileride mutlaka fethedileceğini göstermiştir.
Niğbolu Zaferi (1396)
Niğbolu Savaşı, Avrupa’nın büyük Haçlı ordularına karşı kazanılmış önemli bir Osmanlı zaferidir. Macar, Fransız, Leh, Almanya ve birçok Avrupa kuvveti birleşerek Osmanlı’yı durdurmak istedi. Ancak Yıldırım Bayezid düzenli ve hızlı bir saldırıyla Haçlı ordusunu ağır yenilgiye uğrattı. Bu zafer, Osmanlı’nın Avrupa’daki gücünü kanıtladı ve Balkanlardaki ilerleyişi hızlandırdı.
Niğbolu, Avrupa’da “Osmanlı durdurulamaz” düşüncesini yaymış ve Osmanlı’nın uluslararası prestijini artırmıştır.
Rumeli Politikası
Yıldırım Bayezid döneminde Sırbistan, Bulgaristan ve Eflak üzerindeki Osmanlı etkisi arttı. Bazı bölgeler tamamen Osmanlı topraklarına katıldı; bazıları ise vergiye bağlanarak Osmanlı’ya bağlı beylikler hâline geldi. Bayezid, Rumeli politikalarında hem askeri güç hem de siyasi baskı kullanarak Balkanlarda Osmanlı otoritesini pekiştirdi.
Bu politika, Osmanlı’yı Balkanlarda uzun süre kalıcı hâle getirmiş ve İstanbul’un batıdan kuşatılmasını kolaylaştırmıştır.
Timur Tehdidi
Osmanlı’nın hem Anadolu’da hem Balkanlarda hızlı genişlemesi, dönemin en güçlü hükümdarlarından Timuru rahatsız etti. İki hükümdar arasında mektuplarla başlayan gerginlik zamanla büyüdü. Ayrıca Bayezid’in aldığı beylikler, Timur’un tarafına geçerek Anadolu’da karışıklık çıkardı. Böylece iki büyük güç arasındaki çatışma kaçınılmaz hâle geldi.
Bayezid’in sert Anadolu politikası, bazı beylikleri Osmanlı’dan uzaklaştırdı ve Timur’un Anadolu’da destek bulmasına zemin hazırladı.
1402 Ankara Savaşı
1402’de Ankara’nın Çubuk Ovası’nda yapılan savaşta Timur’un ordusu çok kalabalıktı ve Yıldırım Bayezid’in ordu düzenini bozdu. Bazı Anadolu beylikleri savaş sırasında Timur’un tarafına geçti. Osmanlı ağır bir yenilgi aldı ve Yıldırım Bayezid esir düştü. Savaşın ardından Osmanlı toprakları Bayezid’in oğulları arasında bölündü ve Fetret Devri adı verilen karışıklık dönemi başladı (1402–1413).
Ankara Savaşı, Osmanlı’nın ilk büyük yenilgisidir; ancak devletin tamamen yıkılmaması, Osmanlı’nın güçlü temeller üzerine kurulduğunu gösterir.
Yıldırım Bayezid Döneminde;
- Anadolu Türk birliği büyük ölçüde sağlandı.
- Rumeli’de kalıcı Osmanlı hakimiyeti kuruldu.
- İstanbul kuşatmaları ile boğaz hakimiyeti Osmanlı’nın gündemine girdi.
- Niğbolu gibi büyük zaferlerle Osmanlı uluslararası saygınlık kazandı.
Bayezid dönemi, Osmanlı’yı kısa sürede güçlü bir bölgesel imparatorluğa dönüştüren kritik aşamadır.
Kurumsallaşma
- Askerî düzen güçlendirildi, ordunun savaş alanındaki hareket hızı artırıldı.
- Subaşı, sancak beyliği, tımar sistemi gibi idarî düzenlemeler geliştirildi.
- Anadolu Hisarı yaptırılarak doğal savunma hatları güçlendirildi.
- Bursa ve Edirne’de imar faaliyetleri hızlandı; camiler, medreseler ve hanlar yapıldı.
Fetret Devri (1402-1413)
1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti büyük bir karışıklık dönemine girdi. Yıldırım Bayezid’in esir düşmesi ve devletin güçlü merkez yapısının sarsılması, Bayezid’in oğullarını karşı karşıya getirdi. Bu döneme Fetret Devri (1402–1413) denir. Osmanlı’nın Anadolu ve Rumeli topraklarında otorite zayıfladı, bazı bölgelerde yerel güçler tekrar ortaya çıktı ve devletin bütünlüğü tehlikeye girdi.
Bayezid’in oğulları Süleyman Çelebi, İsa Çelebi, Musa Çelebi ve Mehmet Çelebi, tahtı ele geçirmek için birbirleriyle mücadele ettiler. Bu iç savaşlar devleti yıprattı; ticaret, güvenlik ve yönetim düzeni bozuldu. Bazı beylikler tekrar bağımsızlık iddiasında bulundu. Buna rağmen Osmanlı tamamen dağılmadı çünkü devletin temel kurumları ayakta kaldı ve halk büyük ölçüde Osmanlı otoritesini benimsiyordu.
Karışıklıklar Mehmet Çelebi’nin diğer kardeşlerini teker teker etkisiz hâle getirmesiyle son buldu. İlk olarak İsa Çelebi, sonra da Süleyman Çelebi saf dışı bırakıldı. En son Rumeli’de güçlenen Musa Çelebi yenilgiye uğratıldı. Bu süreç sonunda Mehmet Çelebi, 1413’te Edirne’de taç giyerek Osmanlı Devleti’nin tek hükümdarı oldu. Böylece Fetret Devri resmen sona erdi.
Mehmet Çelebi, devletin dağılmasını engellediği için tarihte “Osmanlı’nın ikinci kurucusu” olarak anılır. Onun döneminde düzen yeniden sağlandı, beylikler Osmanlı’ya bağlandı ve devlet eski yönetim gücüne kavuştu. Bu durum Osmanlı’nın ilerleyen yüzyıllarda yeniden güçlenmesini ve büyümesini mümkün kıldı.
Fetret Devri, Osmanlı’nın en zorlu sınavıdır. Ancak Mehmet Çelebi’nin sağlam ve sabırlı yönetimi sayesinde devlet toparlanmış, iç karışıklık sona ermiş ve Osmanlı güçlü bir şekilde yeniden ayağa kalkmıştır.
I. Mehmet (Çelebi) Dönemi
Fetret Devri’ni sona erdirerek tahta geçen I. Mehmet (1413–1421), Osmanlı Devleti’ni yeniden düzene sokan, karışıklıkları gideren bir hükümdar oldu. Devlet uzun süren iç savaşlardan yorgun çıkmıştı. Bu yüzden Mehmet Çelebi’nin ilk hedefi devleti toparlamak ve otoriteyi yeniden kurmak oldu.
Devlet Otoritesinin Yeniden Sağlanması
Fetret Devri boyunca bazı bölgelerde otorite zayıflamış, beylikler yeniden bağımsızlık iddia etmeye başlamıştı. I. Mehmet, ilk iş olarak Anadolu’daki beylikleri yeniden Osmanlı’ya bağladı.
Germiyanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları ve Saruhanoğulları gibi beylikler tekrar Osmanlı yönetimine alındı. Böylece devlet Anadolu’da yeniden siyasi birlik kurdu.Şeyh Bedreddin İsyanı (1416)
Bu dönemin en önemli olaylarından biri Şeyh Bedreddin isyanıdır. Bedreddin, sosyal eşitlik ve ortak mülkiyet gibi fikirler öne sürerek halk arasında taraftar toplamıştı. Rumeli ve Anadolu’da geniş destek bulması devleti zor durumda bıraktı.
Mehmet Çelebi bu isyanı bastırarak devleti büyük bir tehlikeden kurtardı. Bu olay, merkezî otoritenin yeniden güçlenmesinde kritik rol oynadı.
Bu isyan başarıya ulaşsaydı Osmanlı Devleti parçalanabilirdi. Mehmet Çelebi’nin hızlı müdahalesi devleti ikinci kez dağılmaktan kurtardı.
Venedik ile Mücadele ve Deniz Politikası
Mehmet Çelebi döneminde Osmanlı ilk kez Venedik’le ciddi bir deniz savaşı yaşadı. 1416’da yapılan Çalı Bey Deniz Savaşı, Osmanlı’nın deniz gücü konusunda tecrübe kazanmasını sağladı. Savaş kaybedilse de ileride kurulacak güçlü Osmanlı donanmasının temeli atılmış oldu.
Düzmece Mustafa Olayı
Timur’un serbest bıraktığı Bayezid’in oğlu Mustafa, “ben gerçek şehzade ve padişahım” diyerek tahta hak iddia etti. Bu olay hem Rumeli’de hem de Anadolu’da büyük karışıklığa yol açtı.
I. Mehmet, bu tehlikeyi de kontrol altına alarak devletin bütünlüğünü korudu.
II. Murad Dönemi
Çelebi Mehmet’in ölümünden sonra II. Murad 1421’de tahta geçti. Devlet, Fetret Devri’nin etkilerini büyük ölçüde atlatmıştı; ancak özellikle Balkanlar ve Anadolu’da hâlâ çözülmesi gereken birçok siyasi sorun vardı. II. Murad’ın amacı hem babasının kurduğu düzeni devam ettirmek hem de Osmanlı’yı yeniden güçlendirmekti.
Düzmece Mustafa ve Küçük Mustafa Olayları
Tahta çıkar çıkmaz II. Murad’ın karşısına iki büyük tehdit çıktı: Düzmece Mustafa ve Küçük Mustafa. Bu iki isyan, devletin otoritesini sarsma tehlikesi taşıyordu. II. Murad kısa sürede bu ayaklanmaları bastırarak devleti iç karışıklıklardan korudu. Bu olaylar, Osmanlı’nın hâlâ Fetret Devri’nin sarsıntılarını yaşadığını göstermektedir.
Balkanlarda Osmanlı-Yeni Haçlı Mücadeleleri
II. Murad döneminin en önemli gelişmeleri Balkanlar’da yaşandı. Macarlar başta olmak üzere Avrupa devletleri Osmanlı’nın Balkanlardaki ilerleyişini durdurmak istedi. Bu amaçla Haçlı ittifakları yeniden kuruldu.
Bu dönemde iki büyük savaş yapıldı:
- Varna Savaşı (1444) – II. Murad, Haçlı ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı.
- II. Kosova Savaşı (1448) – Balkanlarda Osmanlı üstünlüğü kesinleşti.
Bu zaferlerle Osmanlı’nın Rumeli’deki hâkimiyeti sağlamlaştı ve Balkanlarda kalıcı bir güç hâline geldi.
Edirne-Segedin Antlaşması (1444) ve Tahttan Çekiliş
Varna Savaşı’ndan önce Osmanlı ile Haçlılar arasında Edirne-Segedin Antlaşması imzalandı. Bu anlaşma Balkanlarda kısa süreli bir barış sağladı. Antlaşmadan sonra II. Murad tahttan kendi isteğiyle çekilerek tahtı genç oğlu II. Mehmet’e bıraktı.
Ancak Haçlıların antlaşmaya uymaması üzerine II. Murad yeniden tahta geçti ve Varna Savaşı'nı bizzat yönetti.
Devletin İç Düzenini Sağlama ve Ekonomik Güçlenme
II. Murad sadece savaşlarla ilgilenmedi; devletin merkezî yapısını güçlendirmek için de çalışmalar yaptı.
- Tımar sisteminin daha düzenli işlemesini sağladı.
- Kadı ve yöneticilerin görev sınırlarını netleştirdi.
- Bursa, Edirne ve Manisa gibi şehirlerde imar faaliyetleri yaptı.
Bu çalışmalar Osmanlı’nın ekonomik olarak güçlenmesine ve halkın devlete güveninin artmasına katkı sağladı.
II. Murad, son yıllarında tahtı tekrar II. Mehmet’e bıraktı. Bu karar ileride Fatih Sultan Mehmet olarak anılacak genç hükümdarın yetişmesine ve İstanbul’un fethine hazırlık yapmasına zemin hazırladı. II. Murad’ın 1451’de ölümü üzerine Fatih, devletin başına kesin olarak geçti.
Osmanlı Kuruluş Döneminde Kurumsallaşma
İlk Yönetim Düzeninin Oluşması – Osman Bey Dönemi
Osman Bey zamanında Osmanlı, bir aşiretten çıkıp beylik karakteri kazanmaya başladı. Karacahisar’ın ele geçirilmesiyle Osman Bey ilk kez kadı atadı, vergi topladı ve adalet dağıttı. Bu durum Osmanlı’da devletleşme sürecinin başlangıcıdır.
Önemi: Osmanlı’nın yalnızca savaşan bir topluluk değil, yönetim ve hukuk düzeni kuran bir siyasi yapı hâline geldiğini gösterir.
Beyliğin Resmî Bir Yapı Kazanması – Orhan Bey Dönemi
Orhan Bey döneminde Osmanlı’nın kurumsallaşma süreci hızlandı. İlk olarak devletin adına para bastırıldı (gümüş akçe). Böylece Osmanlı ekonomik olarak bağımsız bir beylik olduğunu kanıtladı. Ayrıca ilk medrese İznik’te açıldı, eğitimli kadı ve alim yetişmeye başladı.
Önemi: Para, eğitim ve hukuk sistemi ile Osmanlı gerçek bir devlet kimliği kazandı; bu kurumlar devletin uzun süre ayakta kalmasını sağladı.
İlk Düzenli Ordu: Yaya ve Müsellem – Orhan Bey Dönemi
Savaşların artması üzerine Orhan Bey, ilk düzenli kara ordusunu kurdu: Yaya (yaya asker) ve Müsellem (atlı asker) birlikleri. Bu sistem, Osmanlı’nın fetihlerini güvenli biçimde sürdürmesine yardımcı oldu.
Önemi: Düzenli ordunun kurulması, Osmanlı’nın savaş gücünü artırmış ve ileride kurulacak büyük orduların temelini oluşturmuştur.
Divan-ı Hümayun’un Düzenlenmesi – I. Murad Dönemi
I. Murad döneminde devlet işlerinin görüşüldüğü Divan-ı Hümayun daha düzenli bir şekilde çalışmaya başladı. Vezir, kadıasker ve defterdar gibi önemli görevlilerin sorumlulukları netleşti. Ayrıca tımar sistemi uygulanarak hem orduya asker sağlandı hem de toprak yönetimi düzenlendi.
Önemi: Bu düzenlemeler, devletin büyüdükçe karışıklık yaşamamasını sağladı ve Osmanlı’nın merkezî bir yönetim hâline dönüşmesine zemin hazırladı.
Yeniçeri Ocağı’nın Kurulması – I. Murad Dönemi
I. Murad tarafından kurulan Yeniçeri Ocağı, padişaha bağlı maaşlı ve sürekli bir orduydu. Bu birlik, devşirme sistemiyle yetişen askerlerden oluşuyordu.
Önemi: Yeniçeri Ocağı, Osmanlı’nın askerî bakımdan güçlenmesine, fetihlerin hızlanmasına ve merkezin otoritesinin artmasına büyük katkı sağlamıştır.
Rumeli’de Sistemli İskân Politikası – I. Murad Dönemi
Rumeli’de fethedilen topraklara Anadolu’dan Türkler yerleştirildi. Gayrimüslim halka ise hoşgörülü davranılarak üretim ve düzen devam ettirildi.
Önemi: Bu politika Osmanlı’nın Rumeli’de kalıcı hâle gelmesini, bölgeyi hem ekonomik hem sosyal açıdan kontrol etmesini sağladı.
Hukuk Sisteminin Temelleri – Osman ve Orhan Bey Dönemi
Kuruluş döneminde hem şer’i hukuk (İslam hukuku) hem de örfi hukuk (töre ve gelenek) birlikte uygulandı. Kadılar şehirlerde adaletin temsilcisi oldular.
Önemi: Osmanlı’da adalet sisteminin temeli atıldı ve devlet halkın güvenini kazandı.
Osmanlı Kuruluş Döneminde Askerî Gelişmeler
Uç Beyliği Tecrübesi ve Savaşçı Türkmen Gücü – Osman Bey Dönemi
Osmanlı’nın ilk askerî avantajı, Bizans sınırında bulunan bir uç beyliği olmasıydı. Uç bölgelerinde yaşayan Türkmenler savaşçı, hareketli ve bölgeyi iyi tanıyan birliklerdi. Osman Bey bu gücü etkili biçimde kullanarak Bizans tekfurlarıyla mücadele etti.
Önemi: Bu dönem, Osmanlı’nın savaş tecrübesi kazanmasını ve Bizans’a karşı ilk başarılara imza atmasını sağladı.
İlk Kuşatma ve Kale Fetihleri – Osman Bey Dönemi
Osman Bey zamanında Karacahisar, Yarhisar, Bilecik ve İnegöl gibi kalelerin alınması, Osmanlı askeri yapısının güçlendiğini gösterdi. Bu fetihlerde hızlı hareket, baskın tarzı savaşlar ve çevreyi iyi tanıma önemli rol oynadı.
Önemi: Küçük bir aşiretin güçlü bir beylik ordusuna dönüşmeye başladığının ilk işaretleridir.
İlk Düzenli Ordu: Yaya ve Müsellem Birlikleri – Orhan Bey Dönemi
Orhan Bey döneminde, fetihlerin artmasıyla daha düzenli bir ordu ihtiyacı ortaya çıktı. Bunun üzerine iki temel askerî sınıf kuruldu:
Yaya: Yaya (piyade) askerler, Müsellem: Atlı askerler.
Bu birlikler maaşlı veya tımarla desteklenen düzenli askerlerdi.
Önemi: Osmanlı tarihinde ilk kez sürekli ve disiplinli bir ordunun kurulmasıdır. İleride kurulacak Yeniçeri Ocağı’nın da zeminini oluşturdu.
Bursa, İznik ve İzmit Fetihleri – Orhan Bey Dönemi
Bu dönemde şehirlerin alınması için hem kuşatma teknikleri geliştirilmiş hem de kale savaşlarında tecrübe kazanılmıştır. Özellikle Bursa’nın alınması Osmanlı’nın askeri gücünü kanıtlayan en önemli adımlardan biridir.
Önemi: Osmanlı artık sadece sınır çatışmaları yapan bir beylik değil, şehir kuşatabilen ve genişleyebilen bir güç hâline geldi.
Rumeli’ye Geçiş ve İlk Kalıcı Askerî Üs – Orhan Bey Dönemi
Bizans iç mücadelesi sırasında Osmanlı’ya yardımlar karşılığında Çimpe Kalesi verildi. Burası Osmanlı’nın Rumeli’deki ilk kalıcı toprağı oldu. Süleyman Paşa komutasındaki birlikler Gelibolu çevresine yerleşti.
Önemi: Osmanlı’nın Avrupa’ya adım atmasını ve ilerleyen yıllarda Balkanlar’da güçlü bir askerî varlık kurmasını sağladı.
Yeniçeri Ocağı’nın Kurulması – I. Murad Dönemi
I. Murad döneminde Osmanlı’nın merkez ordusu olan Yeniçeri Ocağı kuruldu. Bu askerler padişaha bağlı, disiplinli ve sürekli eğitim alan bir sınıftı. Ayrıca devşirme sistemi de bu dönemden itibaren şekillenmeye başladı.
Önemi: Osmanlı ordusunun bel kemiği oluşturuldu. Bu birlikler, İstanbul’un fethinden Balkan savaşlarına kadar Osmanlı’nın yükselişini taşıyan en güçlü askerî sınıf oldu.
Tımar Sistemi ile Sipahi Ordusunun Oluşması – I. Murad Dönemi
I. Murad zamanında tımar sistemi düzenli hâle getirildi. Tımar sahipleri (sipahiler) hem toprakları yönetiyor hem de savaş zamanında Osmanlı ordusuna atlı asker getiriyordu.
Önemi: Hem ordu sürekli güçlendi hem de devlet hazinesine yük olmadan büyük bir süvari ordusu oluşturuldu.
Osmanlı–Haçlı Savaşlarıyla Büyük Savaş Deneyimi – I. Murad Dönemi
Sırpsındığı ve I. Kosova Savaşları, Osmanlı ordusunun büyük Haçlı birlikleriyle karşılaşıp zafer kazandığı ilk büyük savaşlardır.
Önemi: Bu savaşlar, Osmanlı’nın sadece Anadolu’da değil, Balkanlar’da da kalıcı bir askerî güç olduğunu ispatladı.
Osmanlı Kuruluş Dönemi – İlkler ve Enler
İlk Fethedilen Kale: Karacahisar (Osman Bey)
Osmanlı’nın ilk ciddi fetih adımı Karacahisar Kalesinin alınmasıyla atıldı. Bu fetih sayesinde Osman Bey bölgede kadı atadı, vergi topladı ve ilk kez devlet düzeni oluştu.
Önemi: Osmanlı’nın beylik kimliğine geçişinin ilk işaretidir.
İlk Osmanlı Padişahı: Osman Bey
Resmî padişahlık unvanı daha sonra şekillense de Osman Bey, Osmanlı hanedanının ve devlet geleneğinin kurucusu kabul edilir.
Önemi: Devletin temel yapısını ve savaş–yönetim tarzını belirleyen ilk liderdir.
İlk Kadı Ataması: Dursun Fakih (Osman Bey)
Karacahisar’ın alınmasından sonra Osman Bey, bölgeye Dursun Fakihi kadı olarak görevlendirdi.
Önemi: Osmanlı’da adalet teşkilatının başlangıcıdır.
İlk Osmanlı Başkenti: Bursa (Orhan Bey)
1326’da fethedilen Bursa, Osmanlı’nın ilk büyük başkenti oldu.
Önemi: Devlet artık sınır beyliğinden çıkıp şehir düzenine sahip bir yapıya kavuştu.
İlk Osmanlı Parası: Gümüş Akçe (Orhan Bey)
Orhan Bey, Osmanlı’nın ekonomik bağımsızlığını göstermek için ilk gümüş akçeyi bastırdı.
Önemi: Osmanlı maliyesinin resmî başlangıç noktasıdır.
İlk Medrese: İznik Medresesi (Orhan Bey)
Davud-i Kayseri’nin müderrisliğini yaptığı bu medrese, Osmanlı’da ilmî hayatın temelini oluşturdu.
Önemi: Eğitimli ulemanın yetişmesini sağlayarak devlet yönetimini güçlendirdi.
İlk Düzenli Ordu: Yaya ve Müsellem (Orhan Bey)
Artan fetihlerle birlikte Orhan Bey düzenli asker sınıfları kurdu: Yaya (piyade) ve Müsellem (atlı).
Önemi: Osmanlı’nın düzenli asker yapısına geçişinin ilk adımıdır.
İlk Kalıcı Rumeli Toprağı: Çimpe Kalesi (Orhan Bey – Süleyman Paşa)
Bizans’ın iç yardım karşılığı verdiği Çimpe Kalesi, Osmanlı’nın Avrupa’daki ilk toprağı oldu.
Önemi: Rumeli fetihlerinin kapısını açtı.
İlk Büyük Osmanlı–Haçlı Savaşı: Sırpsındığı (I. Murad)
1364’te I. Murad döneminde Osmanlı ilk kez büyük bir Haçlı ordusunu yendi.
Önemi: Balkanlar’da Osmanlı üstünlüğü kabul edilmeye başlandı.
İlk Büyük Osmanlı Zaferi: Koyunhisar Savaşı (Osman Bey)
Bizans’a karşı kazanılan ilk büyük savaş Koyunhisar’dır.
Önemi: Osmanlı’nın artık Bizans tarafından ciddiye alınan bir güç olduğunu gösterdi.
İlk Yeniçeri Ocağı: I. Murad
I. Murad döneminde Osmanlı’nın en önemli askerî kurumu Yeniçeri Ocağı kuruldu.
Önemi: Merkezî ordunun temel direği oldu; fetihlerin hızlanmasını sağladı.
İlk Tımar Düzenlemesi: I. Murad
I. Murad, tımar sistemini düzenleyerek sipahi ordusunu güçlendirdi.
Önemi: Hem orduyu büyüttü hem de taşrada devlet kontrolünü güçlendirdi.
İlk Osmanlı Üssü: Gelibolu (Orhan Bey – Süleyman Paşa)
Depremden sonra boşalan Gelibolu, Osmanlı askerlerinin yerleştiği ilk Rumeli üssü hâline geldi.
Önemi: Balkan fetihlerinin ana başlangıç noktasıdır.
İlk Osmanlı Şehit Padişahı: I. Murad
I. Kosova Savaşı’nda şehit düşen I. Murad, Osmanlı’nın savaş meydanında ölen ilk hükümdarıdır.
Önemi: Osmanlı’nın Balkanlar için ne kadar büyük bir mücadele verdiğini gösterir.
.
.png)
%20%20Konu%20%C3%96zeti.png)
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!