12. Sınıf İnkılap Tarihi | 1.Ünite | 20. Yüzyıl Başlarında Osmanlı Devleti ve Dünya | PDF İNDİR

1. ÜNİTE: XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ VE DÜNYA
MUSTAFA KEMAL’İN HAYATI
Mustafa Kemal’in Ailesi
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Anne ve Baba tarafından dedeleri 15. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Yörüklerindendir.
Milis subaylığı, evkaf kâtipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Ali Rıza Efendi ile Zübeyde Hanım’ın; Fatma, Ömer, Ahmet, Mustafa, Makbule ve Naciye adlarındaki altı çocuğu vardı. Mustafa Kemal’in beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına kadar yaşadı.
Not: Mustafa Kemal’in dünyaya geldiği 1881 yılı, Osmanlı Devleti’nin en buhranlı dönemine denk gelmekteydi. hükûmetin çıkardığı Muharrem Kararnamesi ile Osmanlı Devleti dış borçlarını ödeyemeyeceğini açıklamış ve Duyunu Umumiye İdaresi kurulmuştur.
Bir Önder Yetişiyor
MEKTEBİ VE ŞEMSİ EFENDİ OKULU
Mustafa Kemal okul çağına geldiğinde önce Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Mahalle Mektebi ilkokul düzeyinde eğitim veren bir okuldu.
SELANİK ASKERÎ RÜŞTİYESİ
İlkokuldan sonra Selanik Mülkiye Rüştiyesine (ortaokul) kısa süre devam etti. 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi ve askerî öğrenimi başladı.
Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey, Atatürk’e "Kemal" adını vermiştir.
MANASTIR ASKERÎ İDADİSİ
1896’da Selanik Askerî Rüştiyesini bitiren Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisi (lise) sınavlarına girerek bu okula girmeye hak kazandı.
Lise yıllarında Arkadaşı Ömer Naci aracılığıyla edebiyata, özellikle de şiire ilgi duymaya başladı ve Namık Kemal ile Tevfik Fikret’in eserlerini okumaya başladı. Bu eserler sayesinde içinde var olan vatan ve millet sevgisi daha da pekişti.
1896-1899 yıllarında Manastır Askerî İdadisini (Askeri Lise) bitirdi.
Fransızcasını ilerletmek için okuduğu kitaplar sayesinde; Jean Jack Rousseau (Jan Jak Ruso), Voltaire (Volter), Montesquieu (Montesku), Auquste Comte (Ogust Komt) gibi Fransız düşünürlerini yakından tanıdı ve inkılap, bağımsızlık, adalet, eşitlik gibi kavramları bu düşünürlerden öğrendi
HARP OKULU VE HARP AKADEMİSİ
Mustafa Kemal 13 Mart 1899’da İstanbul’da harp okuluna başladı. Mustafa Kemal’in harp okulundaki öğrenimi sırasında Ali Fuat (Cebesoy), Kazım (Karabekir), Refet (Bele), Cafer Tayyar (Eğilmez), Nuri (Conker), Mehmet Arif (Ayıcı), Ali Fethi (Okyar) gibi Millî Mücadele Dönemi’nin ünlü subayları, aralarında bir ya da iki devre fark bulunsa da, Mustafa Kemal’le aynı dönemde harp okulunda bulunmuşlardır.
Mustafa Kemal Harp okulundan 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu.
Harp okulundan sonra Harp Akademisine devam etti. 11 Ocak 1905’te Harp akademisinden beşinci sırada mezun oldu ve Kurmay yüzbaşı rütbesiyle askerlik görevine başladı.
MUSTAFA KEMAL’İN FİKİR HAYATINI ETKİLEYEN GELİŞMELER
İZ BIRAKAN ŞEHİRLER
SELANİK: Mustafa Kemal’in doğup büyüdüğü ve günümüzde Yunanistan’ın sınırları içerisinde kalan Selanik, Makedonya’nın sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan en gelişmiş şehriydi.
Hem bir liman kenti olması hem de demir yolu ile ulaşımının olması, Selanik’i önemli bir ticaret merkezi hâline getirmişti.
Nüfusunun çoğunluğu Türk olan Selanik’te; Yunan, Ermeni, Bulgar, Yahudi gibi çeşitli din, mezhep ve milletlerden insanlar bir arada yaşamaktaydı.
Bu etnik ve kültürel zenginlikle birlikte şehirde farklı kültürlerin yan yana yaşama ortamı sağlanmıştı.
Bu sayede Mustafa Kemal yeni ve farklı fikirlere karşı açık olan bir ortamda yetişti.
MANASTIR: Manastır, önemli bir ticaret, yönetim ve ordu merkeziydi.
Mustafa Kemal, idadide öğrenim gördüğü süreç boyunca, arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle şehirdeki bu hareketliliği yakından takip ediyor ve ülkeyi ilgilendiren meseleler hakkında aralarında tartışıyorlardı.
İSTANBUL: Osmanlı Devleti’nin başkenti olması nedeniyle sosyal, ekonomik ve siyasi açıdan büyük bir öneme sahipti.
ŞAM: Mustafa Kemal’in ilk görev yeri, 1905 yılında atanmış olduğu Şam’daki V. Ordu’dur. Makedonya’ya göre Şam, sosyal ve ekonomik yönden geri kalmış bir yerdi.
Şam’da askerlik görevinin yanı sıra siyasi faaliyetlerini de sürdüren Mustafa Kemal, burada Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu.
SOFYA: Balkan Savaşları’ndan sonra Sofya’ya Ateşemiliter olarak atandı.
FİKİR HAYATINI ETKİLEYEN YAZARLAR VE DÜŞÜNÜRLER
Mustafa Kemal’in lise yıllarından itibaren etkilendiği yazar ve düşünürler;
Ziya Gökalp- Milliyetçilik
Namık Kemal- Vatanseverlik
Mehmet Emin Yurdakul- Milliyetçilik
Tevfik Fikret- İnkılapçılık
J.J. Rousseau- Yurttaşlık Bilinci (Fransız düşünür)
Montesquieu- Cumhuriyetçilik (Fransız düşünür)
Voltaire- Bilimsellik, Akılcılık (Fransız düşünür)
MUSTAFA KEMAL’İN ESERLERİ
En önemli eseri Nutuk’tur.1919’dan 1927’ye kadar geçen zamandaki gelişmeleri kapsamaktadır.
Ayrıca Mustafa Kemal’in, askerlikle ilgili birikimlerini aktardığı; “Takımın Muharebe Talimi”, “Cumalı Ordugâhı”, “Taktik Tatbikat Gezisi”, “Bölüğün Muharebe Eğitimi” ve “Subay ve Komutan ile Konuşmalar” eserleri de bulunmaktadır.
Cumhuriyet Dönemi’nde de geometri eğitimini kolaylaştıran “Geometri” eseri de bulunmaktadır.
XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ (Siyasi Durum)
Osmanlı Devleti XIX. yüzyıldan itibaren Fransız İhtilali ve Sanayi İnkılabı’nın etkisiyle yaşanan gelişmeler karşısında çok zor durumda kalmıştır. Bir taraftan devletin sınırları içerisinde yer alan azınlıkların isyanları, diğer taraftan da sömürgecilik rekabetinde olan Avrupalı devletlerin Osmanlı topraklarını işgale başlamaları toprak kayıplarına neden olmuştur.
II. MEŞRUTİYET’İN İLANI:
Mekteb-i Tıbbiye öğrencileri tarafından Yeni Osmanlılar çizgisinde teşkilatlanan İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri Fransız İhtilali’nin yaydığı düşüncelerinden etkilenmiş bir örgüttür.
MEŞRUTİYET’İN İLANININ NEDENLERİ:
Meşrutiyet’i ilan ederek Mebusan Meclisini açmak
İngiltere ve Rusya’nın Reval’de bir araya gelerek Makedonya ve Boğazlar konusunda yaptıkları görüşmelerin Osmanlılarda yarattığı tedirginlik.
Osmanlı Devletini dağılmaktan kurtarmak için bir an önce Meşrutiyet’in ilan edilmesi gerektiği düşüncesi.
NOT: II. Abdülhamit, 23 Temmuz 1908 tarihinde yeniden Meşrutiyet’i ilan etti ve Kanun-ı Esasi (1876 Anayasası) yeniden yürürlüğe girdi.
MEŞRUTİYET’İN İLANININ SONUÇLARI:
İttihat ve Terakki Cemiyeti dışında; Osmanlı Ahrar Fırkası, İttihad-ı Muhammedi Fırkası, Fedakaran-ı Millet, Heyeti-i Müttefika-i Osmaniye Fırkası gibi birçok cemiyet kurularak ilk kez çok partili hayata da geçildi.
Meşrutiyetin ilanından sonra 1908 yılında; Bulgaristan bağımsız oldu, Bosna Hersek toprakları Avusturya tarafından işgal edildi ve Girit’in Yunanistan toprağı oldu.
Meşrutiyet yönetimine karşı olanlar tarafından 31 Mart Ayaklanması (13 Nisan 1909) çıkarıldı. Ayaklanma, komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı kurmay başkanlığını Mustafa Kemal’in yaptığı Selanik’ten gelen Hareket Ordusu tarafından bastırıldı.
31 Mart Vakasından sonra II. Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine Mehmet Reşat (V. Mehmet) tahta çıkarıldı. 31 Mart Ayaklanması’nın bastırılmasından sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin ülke yönetimindeki etkisi daha da arttı.
Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının sonuçsuz kaldığını gören İttihat ve Terakki Cemiyeti, Türkçülük politikasına ağırlık verdi.
TRABLUSGARB SAVAŞI (1911-1912)
Neden: 1870 yılında birliğini kuran İtalya, sömürge yarışından kopmamak gayesi ile 28 Eylül 1911'de Trablusgarb'ı işgal etti. Not: Trablusgarp, günümüzdeki adıyla Libya, Kuzey Afrika'da bulunur.
Savaşın Gelişimi: M. Kemal, Fethi Bey ve Enver Paşa; Trablusgarp Savaşında Derne, Tobruk ve Bingazi'de başarılı mücadeleler yaptılar. Bu gelişme üzerine İtalya, On İki Ada’ya saldırdı. Çanakkale Boğazı'nı ablukaya aldı ve Osmanlı Devleti bunun üzerine barış yapmak zorunda kaldı.
Not: M. Kemal'in emperyalist devletlere karşı ilk mücadelesidir.
SONUÇ: UŞİ ANTLAŞMASINA GÖRE:
Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi.
Trablusgarp, Dinî bakımdan Halife'ye bağlı olacak.
On İki Ada, Balkan Savaşları bitene kadar geçici olarak İtalya'ya bırakılmıştır.
NOT: İtalya, I. Dünya Savaşının patlak vermesiyle On İki Adayı, Osmanlıya geri vermemiş ve I. Dünya Savaşından sonra imzalanan Paris Barış Konferansında On İki Ada, İtalya'da kalmıştır.
ÖNEMİ:
Osmanlı Devleti ile İtalya arasında ilk yazılı anlaşmadır.
Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika'daki son toprağı olan Trablusgarb kaybedildi.
On İki Ada geçici olarak İtalya'ya bırakıldı. Fakat sonradan geri alınamadı.
İtalya, Akdeniz'de önemli bir güç oldu.
NOT: Osmanlı Devleti'nin bu savaştaki başarısızlığı Balkan devletlerini cesaretlendirmiştir.
I. BALKAN SAVAŞI (1912)
Neden: Rusya'nın (Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan ve Yunanistan ile) Panslavizm politikasını gerçekleştirme düşüncesi ve Osmanlı Devleti’ni Balkanlardan atmak.(Milliyetçilik akımının etkisi)
Savaşın Gelişimi: I. Balkan Savaşı ilk olarak 8 Ekim 1912 yılında Karadağ'ın Osmanlı Devleti’ne savaş açması ile başladı.. Osmanlı Devleti-Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan ile savaştı. Not: Romanya savaşa katılmamıştır.
Sonuç: Savaşa hazırlıksız yakalanan Osmanlı Devleti, Bütün cephelerde yenildi. Savaştan En kârlı çıkan devlet Bulgaristan oldu. Ordu siyasete karıştı ve Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti.
LONDRA ANTLAŞMASI (30 MAYIS 1913): Balkan Savaşı’nı sonlandıran antlaşmadır.
Bu antlaşmaya göre; Midye-Enez hattı batısındaki tüm Rumeli toprakları Balkan devletlerine bırakıldı.
II. BALKAN SAVAŞI (1913)
Neden: I. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nden alınan toprakların paylaşılmasında çıkan anlaşmazlık sebebiyle Balkan Devletleri arasında başladı.
Savaşın Gelişimi: Balkan Devletleri, Bulgaristan’a savaş ilan etmişlerdir. I. Balkan Savaşı’na katılmayan Romanya da bu savaşa katıldı.
BÜKREŞ ANTLAŞMASI ( 10 AĞUSTOS 1913): Balkan devletlerinin kendi aralarında yaptıkları bu antlaşma ile Bulgaristan; Romanya, Yunanistan ve Sırbistan'a bir kısım toprakları bıraktı.
Not: Balkan devletleri ile Osmanlı Devleti arasında da ayrı ayrı antlaşmalar yapıldı.
İSTANBUL ANTLAŞMASI (29 EYLÜL 1913): Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında yapıldı. Edirne, Kırklareli ve Dimetoka Osmanlılara bırakıldı. Bulgaristan ile Meriç Nehri sınır kabul edildi. Kavala ve Dedeağaç Bulgaristan'a kaldı.
ATİNA ANTLAŞMASI (14 KASIM 1913): Yunanistan ile Osmanlılar arasında yapıldı. Ege Adaları Yunanistan'a bırakıldı.
BALKAN SAVAŞLARININ ÖNEMİ:
Balkan Devletleriyle Osmanlı Devleti arasında Meriç nehri sınır kabul edildi.
Ege adaları elden çıkmasıyla Ege Denizinin kontrolü kaybedildi.
Arnavutluk bağımsız oldu.
Ordunun siyasete karışmasının zararları açıkça görüldü.
Bugünkü Bulgaristan sınırı çizildi.
İttihat ve Terakki Partisi, Babı Ali Baskını adı verilen darbeyle hükümeti devirmiştir.
Osmanlıcılık fikri geçersiz hâle gelmesiyle Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtarmak ve eski görkemli günlerine geri döndürmek amacıyla Türkçülük ve Batıcılık gibi çeşitli fikirler ortaya atılmıştır.
OSMANLI DEVLETİNİ DAĞILMAKTAN KURTARMAK İÇİN ORTAYA ÇIKAN FİKİR AKIMLARI
OSMANLICILIK; Dil, din ve etnik farklılıkları gözetmeksizin devletin sınırları içerisinde yaşayan bütün toplumları bir arada tutarak bir Osmanlı milleti yaratma amacını taşıyan fikir akımıdır. Not: Tanzimat döneminde devlet politikası olan Osmanlıcılık fikri, Balkan milletlerinin isyan edip Osmanlı Devleti’nden ayrılmasıyla geçerliliğini yitirmiştir.
İSLAMCILIK (ÜMMETÇİLİK); Hangi milletten olursa olsun bütün Müslümanları halifenin etrafında toplamayı amaçlayan fikir akımıdır. Not: II. Abdülhamit döneminde devlet politikası olan İslamcılık akımı, Arapların bağımsız devlet kurmak istemeleriyle önemini kaybetmiştir. Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirlerinin devletin dağılmasını önlemek konusunda geçerliliğini yitirmesiyle Türkçülük fikri önem kazanmıştır.
TÜRKÇÜLÜK (TURANCILIK); Türkleri millî bir duygu etrafında birleştirmeyi amaçlayan fikir akımıdır. Not: İttihat Terakki döneminde benimsenen bu Türkçülük fikri, Millî Mücadele’nin başarıya ulaşmasındaki en önemli faktördür.
BATICILIK; Batı’nın siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel görüşlerine uygun bir devlet anlayışını savunan akımdır. Osmanlı Devleti’ni dağılmaktan kurtaramamıştır ama Batı’nın bilimsel ve teknik örnek alınması, Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur
XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ (SOSYAL DURUM)
Balkan savaşları sonrasında kaybedilen topraklarda kalan Türkler, gördükleri baskılar karşısında Anadolu’ya göç etti. Göçün yaratmış olduğu karmaşa da sosyal hayatı olumsuz etkiledi.
XX. YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI DEVLETİ (Ekonomik Durum)
Avrupa devletleri Sanayi İnkılabı’yla beraber hızla ekonomik büyüme sağlarken Osmanlı Devleti kendi sanayileşmesini gerçekleştiremedi. Avrupalı ülkelerin rekabetiyle açık pazar haline dönüştü.
1854 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin mali sıkıntıları giderek arttı ve Kırım Savaşı’nda ilk kez dışarıdan borç alındı. Zamanla borç yükü arttı.
Osmanlı Devleti, aldığı borçların faizini bile ödeyemeyince iflas ettiğini açıkladı. 20 Aralık 1881’de yayımlanan Muharrem Kararnamesi ile alacaklı olan devletler Düyûn-u Umumiye İdaresini (Genel Borçlar İdaresi) kurdular.
Bu idarenin kurulmasıyla Osmanlı maliyesi alacaklı devletlerin denetimi altına girdi. Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetti.
I. DÜNYA SAVAŞI (1914-1918)
I. DÜNYA SAVAŞI’NIN NEDENLERİ VE SAVAŞIN GELİŞİMİ
1914’te başlayıp 1918’e kadar süren I. Dünya Savaşı’na bütün devletler katılmamış olsa da etkisi dünya genelinde hissedildiği için adı dünya savaşı olarak tarihe geçmiştir.
İTTİFAK DEVLETLERİ: Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya (Osmanlı ve Bulgaristan sonradan katıldı.)
İTİLAF DEVLETLERİ: İngiltere, Fransa, Rusya (İtalya sonradan katıldı.)
Savaşın Genel Nedenleri: Milliyetçilik akımı, Sömürgecilik yarışı, Ham madde ve pazar arayışı, Devletlerarası bloklaşma, Silahlanma yarışı
Savaşın Özel Nedenleri:
Japonya’nın Uzak Doğu’da sömürgeler elde etmek istemesi (Almanlara ait sömürgeleri)
Fransa’nın Sedan Savaşı’nda, Almanya’ya kaptırdığı kömür yatakları açısından zengin olan Alsace Lorraine’i (Alsas Loren) geri almak istemesi
Avusturya-Macaristan’ın kendisi için tehlike olarak gördüğü Sırbistan’ı ortadan kaldırıp Doğu’ya doğru genişlemek ve Rusya’yı Balkanlar’dan uzaklaştırmak istemesi
Rusya’nın Balkanlar’daki bütün Slavları kendi idaresinde birleştirme isteği (Panslavizm politikası) ve sıcak denizlere ulaşma amacı
Almanya ve İtalya’nın siyasi birliklerini tamamlaması ve sömürgecilik rekabetine katılmaları
İngiltere ve Almanya arasındaki siyasal ve ekonomik rekabet
İtalya’nın Akdeniz ve çevresinde yeni sömürgeler ele geçirmek istemesi
I. DÜNYA SAVAŞIN BAŞLAMASI:
28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan Veliahtı François Ferdinand (Fransuva Ferdinand) ve eşi, bir Sırp milliyetçisi tarafından suikast sonucu öldürüldü. Bu olay, İttifak ve İtilaf devletlerini savaşa sürükledi.
28 Temmuz 1914’te Avusturya-Macaristan, Sırbistan’a savaş ilan etti. Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunu yanında yer aldı. Rusya ve İngiltere, Sırbistan’ın yanında yer aldı.
Avrupa’da savaşın başlamasıyla birlikte Japonya da Asya’daki yayılmasını hızlandırmak için, İngiltere’nin yanında yer alarak Almanya’ya savaş ilan etti.
İtalya taraf değiştirerek, İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa katıldı.
Osmanlı Devleti, Rus topraklarını bombalamış ve Almanya’nın yanında savaşa girmiştir.
Çanakkale Muharebeleri’nden sonra Bulgaristan, İttifak Devletleri’nin yanında savaşa katıldı.
I. DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ
Dünya Savaşı başladığında tarafsız olan Osmanlı Devleti, böyle bir savaşta yalnız kalmamak için ittifak girişimlerinde bulundu. İtilaf Devletleri’nin yanında yer almayı hedefleyen Osmanlı Devleti’nin talebi reddedildi.
İtilaf Devletleri, Osmanlı topraklarını aralarında paylaşmayı amaçladıkları için Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmayıp tarafsız kalmasından yanaydı. Osmanlı Devleti tarafsız kalırsa İngiltere ve Fransa, müttefikleri olan Rusya’ya yardım edebilmek için Boğazlardan serbestçe geçebileceklerdi.
Osmanlı Devleti tarafsız kalması karşılığında; kapitülasyonların kaldırılması, Ege Adaları’nın kendisine verilmesi, Mısır meselesinin çözümü gibi isteklerde bulundu. Fakat İngiltere ve Fransa bu isteklere olumlu yanıt vermediler.
Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri’ne yaptığı ittifak önerisinin reddedilmesi üzerine Almanya’ya yakınlaştı. İttihat ve Terakki yöneticileri, Almanya’ya karşı sempati duyuyorlardı ve Almanların savaşı kazanacağına kesin gözüyle bakıyorlardı.
Almanya, Osmanlı Devleti’ni savaşa sokarsa yeni cepheler açılacak ve Almanya’nın savaş yükü de hafifleyecekti. Ayrıca halifeliğin Müslümanlar üzerindeki nüfuzundan faydalanacak, İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını kesebilecek, cephelerde rahatlayacaktı.
Akdeniz’de bulunan Almanların iki savaş gemisi olan Goeben (Goben) ve Breslau (Brislav), İngiliz donanmasından kaçarak Çanakkale’ye sığınmaları, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesine yol açan olayların başlangıcı oldu. Karadeniz’e açılan bu gemiler, Rusya’nın Sivastopol, Odesa gibi limanlarını top ateşine tuttu (29 Ekim 1914). Osmanlı Devleti’nin savaşa katılmasıyla savaş daha geniş bir alana yayıldı.
V. Mehmet Reşad, halife sıfatıyla cihat ilan etti; Müslümanları İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaşa çağırdı.
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sırasında iki farklı cephe türünde mücadele etti.
A-SINIRLARINDA AÇILAN CEPHELER
Kafkas, Kanal, Çanakkale, Irak, Hicaz-Yemen, Suriye-Filistin
B-SINIRLARI DIŞINDA SAVAŞILAN CEPHELER
Galiçya, Makedonya, Romanya
KAFKAS CEPHESİ VE 1915 OLAYLARI
Rus limanlarının bombalanması, Almanların Bakü petrolleri üzerindeki düşünceleri ve Osmanlı Devleti’nin Turancılık politikası burada savaşı başlatmıştır.
Kafkas İslam Ordusu:
1917 yılında Rusya’da yaşanan Bolşevik devrimi ile Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından Rus Kafkas Ordusu dağıldı. Kafkasya ve Doğu Anadolu’da Rusya’ya bağlı Büyük Ermenistan Devleti’ni kurmak amacıyla 1917 sonlarında Gürcüler ve Ermeniler askerî faaliyetlere başladılar.
3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum (Elviye-i Selâse) Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bu antlaşmadan sonra Rus birlikleri bölgeden ayrılırken silahlarını Ermeni ve Gürcülere bırakarak Osmanlı ile mücadeleyi onlara devretti. Bölgeden Rusların çekilmesiyle birlikte Ermeni ve Gürcü çeteleri Müslüman ve Türklere karşı katliamlara başladı.
Bunun üzerine Azerbaycan Türkleri, Osmanlı Devleti’ne bir heyet göndererek yardım istediler. İstanbul Hükûmeti de bölgedeki mevcut durumu değerlendirerek Azerbaycan Türklerine yardım etmeye karar verdi.
İstanbul Hükûmeti, Nuri (Killigil) Paşa’nın komutanlığında, Azerbaycan Türkleri ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti vatandaşı Dağıstanlı gönüllülerden oluşan bir Kafkas İslam Ordusu kurdu.
Harbiye Nazırı Enver Paşa, Nuri Bey’e Ferik (Tümgeneral) rütbesi vererek Kafkas İslam Ordusu'nun komutanlığına getirdi.
Kafkas İslam Ordusu’yla Bolşevik ve Ermeni Taşnak birlikleri arasında önemli muharebeler yaşandı.
15 Eylül 1918’de, Kafkas İslam Ordusu Halil (Kut) Paşa komutasında Bakü’ye girdi. Böylece şehir düşmandan temizlendi
Sonuç:
Ruslarla mücadele edildi. Osmanlı ordusu ağır bir yenilgi aldı (kış şartları). Erzincan, Muş, Bitlis, Trabzon Ruslara geçti.
Ermenilerin olumsuz tavırları görüldü. Buna bağlı olarak 1915 yılında Ermeniler Techir Kanunu'na tabi tutuldular.
3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum (Elviye-i Selâse) Osmanlı Devleti’ne geri verildi.
Önemi: I. Dünya Savaşı’nda ilk mücadelenin verildiği cephedir.
1915 Olayları:
Osmanlı Devleti’ni paylaşma planı yapan Rusya, İngiltere ve Fransa; Ermenileri kışkırtarak Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurmaları için onları harekete geçirdi.
Hınçak ve Taşnak komiteleri öncülüğünde kurulan Ermeni çeteleri; Van, Erzurum, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ gibi Anadolu’nun birçok yerinde Müslüman halka yönelik katliamlar yaptılar.
Ermenilerin yaptıkları saldırı ve katliamlar karşısında Osmanlı Devleti, birtakım tedbirler almak zorunda kaldı. Osmanlı Dâhiliye Nezaretinin, 24 Nisan 1915’te yayınladığı bir genelgeyle Hınçak ve Taşnak komite büroları kapatıldı ve bu komitelerin üyeleri de tutuklandı.
Ermenilerin, 1915 olaylarının yıl dönümü olarak her yıl andıkları “24 Nisan” bu genelgenin yayınlandığı tarihi işaret eder.
Alınan bütün tedbirlere rağmen Ermenilerin saldırı ve katliamları artarak devam etti. 27 Mayıs 1915’te Sevk ve İskân (Tehcir ya da Zorunlu Göç) Kanunu çıkarıldı.
Bu kanunla Ermeniler arasından Ruslarla iş birliği içinde olanlar, çeteciler ve isyan hareketine karışanlar zorunlu olarak göçe tabi tutuldu.
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı sona erince, 31 Aralık 1918’de Geri Dönüş Kararnamesi yayınladı. Göçe tabi tutulan Ermenilerden isteyenler geri dönmüş, mal ve mülklerini de geri almışlardır.
Ermeni sorunu olarak bilinen bu asılsız iddialar, çıkar çevreleri tarafından sürekli gündemde tutulmaktadır.
KANAL CEPHESİ
Neden: Almanya'nın teşviki ile Osmanlı Devleti İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını keserek insan ve ham madde sağlamasını önlemek istedi.
Sonuç: Süveyş Kanalı bölgesinde İngilizlerin Osmanlı ordusunu yenilgiye uğrattıkları cephedir. İngiltere 1917’de saldırıya geçip Sina Yarımadası’nı alarak Suriye’ye kadar ilerledi.
ÇANAKKALE CEPHESİ
Neden:
İtilaf Devletlerinin İstanbul ve Boğazları ele geçirip Osmanlı’yı savaş dışı bırakmak,
Rusya’ya gerekli askerî ve ekonomik yardımları yapmak,
Rusya’nın buğdayından faydalanmak ve bu cephede kazanılacak başarıyla birlikte hâlâ tarafsız olan Balkan devletlerini kendi yanlarında savaşa çekmek.
Gelişmeler:
İtilaf Devletleri, Çanakkale’yi önce denizden geçmeyi denediler. 18 Mart 1915’te İtilaf donanması, Çanakkale Boğazı’nı geçmek için harekete geçti.
Nusret Mayın Gemisi ile Boğaz’a döşenen mayınlar ve kahraman Türk topçusunun başarısı sayesinde İtilaf donanması büyük kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kaldı.
İtilaf Devletleri’nin beklenmeyen bu başarısızlığı bütün dünyada büyük bir yankı uyandırdı.
Deniz yolu ile Çanakkale’yi geçemeyeceklerini anlayan İtilaf Devletleri, Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardılar. 25 Nisan 1915’te çoğunluğu Anzaklardan oluşan İtilaf ordusu, Seddülbahir, Kumkale ve Arıburnu’na çıkarma harekâtı düzenledi.
19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal ve emrindeki Türk ordusu; Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu ve Kireçtepe’de destan yazarak düşmana geçit vermediler.
Çanakkale’de kara savaşlarında da başarılı olamayan İtilaf kuvvetleri, Ocak 1916’da Gelibolu’yu boşalttılar.
Çanakkale Muharebeleri’nin kazanılmasında Seyit Onbaşı’nın kahramanlığı, Nusret Mayın Gemisi komutanı Yüzbaşı İsmail Hakkı’nın özverisi, 57. Alay’ın fedakârlığı büyük rol oynadı.
Sonuç:
Çanakkale Muharebeleri’ni Osmanlı’nın kazanmasıyla I. Dünya Savaşı’nın süresi de uzadı.
Bulgaristan, İttifak Devletleri’nin yanında savaşa katıldı. Böylece Almanya ile Osmanlı Devleti arasında kara bağlantısı sağlandı.
Müttefiklerin yardım götüremediği Rusya’da Bolşevik İhtilali çıktı. Rusya’daki Çarlık rejimi yıkıldı. Bolşevik İhtilali’nin ardından Rusya savaştan çekildi.
“Anafartalar Kahramanı” olarak tanınan Mustafa Kemal’in bu cephedeki başarısı, Millî Mücadele’nin de lideri olmasında etkili oldu
Osmanlı Devleti’nin Çanakkale’deki kayıplarının büyük çoğunluğu, eğitim seviyesi yüksek insanlardı. Bu yüzden Cumhuriyet’in ilk yıllarında pek çok alanda yetişmiş eleman bulma sıkıntısı yaşanmıştır.
Dünya Savaşı süresince Osmanlı Devleti’nin zafer kazandığı tek cephe Çanakkale Cephesi’dir.
HİCAZ-YEMEN CEPHESİ
Neden:
İngiltere Mac Mahon (Mak Mahon) Planı ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e bağımsızlık vadetmişti. Böylece İngilizlerin desteğini sağlayan bazı Arap kabileleri, Osmanlı egemenliğine karşı ayaklandılar.
Osmanlı kuvvetleri kutsal yerleri korumak için İngiltere ve Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e karşı savaştı. Özellikle Medine’yi Fahrettin Paşa komutasındaki Türk askeri Medine Müdafaası uzun süre devam etti.
İngiliz casus Thomes Edward Lawrence (Tomas Edvırd Lovrıns), Arapları Türklere karşı sürekli kışkırtarak, bazı Arap kabilelerinin İngilizlerin yanında yer almasını sağlamıştı.
Sonuç:
İngilizlerin desteklediği Araplar bölgede Osmanlı Devleti’nin varlığını sona erdirdiler.
Bu cephede yaşananlar İslamcılık (Ümmetçilik) politikasının etkisini kaybettiğini göstermiştir.
Not: Kanal, Suriye-Filistin ve Irak Cephesi savaşları Ümmetçilik fikrinin çöktüğünü gösteren cephelerdir. Çünkü Müslüman Araplar Osmanlıya karşı İngilizleri desteklemişlerdir
IRAK CEPHESİ
Neden:
İngilizlerin Ruslarla birleşerek, Hindistan yolunu kontrol etme ve petrol bölgelerine sahip olma düşüncesi etkili olmuştur.
Orta Doğu petrollerini kontrol altında tutmak ve Kafkaslar’da Ruslarla birleşmek İngiltere’nin hedefleri arasında yer alıyordu.
Türk kuvvetlerinin İran’a girip İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ı tehdit etmesini de önlemek istiyordu.
Cephe İngiltere tarafından açılmıştır.
Sonuç:
Osmanlı kuvvetleri, Selman-ı Pak Muharebesi’nde büyük bir başarı gösterip Kut’ül Amâre’deki İngiliz kuvvetlerini kuşattı. İngiliz kuvvetleri 29 Nisan 1916’da Halil Paşa komutasındaki Türk kuvvetlerine teslim oldu.
İngiliz tümeni, komutanı General Townshend (Tavsınt) ile birlikte esir alındı.
İngilizler, Irak’a daha büyük bir kuvvet yığarak karşı saldırıya geçtiler.
Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Irak’taki Türk birliklerinin çoğu İran’a kaydırıldı. İngilizler 1918 sonunda bütün Musul'u aldılar. Savaşın son yılında Bağdat’a kadar olan bölgeyi İngiliz kuvvetleri ele geçirdiler
İngilizler I. Dünya Savaşı’nda ilk kez yenilgiye bu cephede uğramışlardır.
SURİYE-FİLİSTİN CEPHESİ
İngilizler, Kudüs ve Filistin’i işgal etti. Kanal Cephesi’nin devamı niteliğindedir.
Kanal harekâtında başarılı olan İngilizler Suriye'ye kadar ilerlediler.
Ayrıca isyancı Arap güçleri ile 26 Ekim 1918’de yaptığı Katma Savaşı’nı kazanan Mustafa Kemal, Halep’in beş kilometre kadar kuzeyindeki bölgeyi Türk sınırı olarak belirledi.
Komuta görevi Alman Limon Von Sanders'ten daha sonra 31 Ekim’de Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atandı.
Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından sonra İngilizler Suriye’yi tamamen kontrolleri altına aldı.
Misak-i Millî'de bu dönemde belirlenmiştir.
GALİÇYA CEPHESİ: Rusya'nın Karadeniz kıyısına çıkarma yapması üzerine, Osmanlı Devleti’nin Bulgarlara yardım etmek amacıyla açtığı cephedir.
MAKEDONYA CEPHESİ: Sırpları desteklemek için Selanik'e gelen Fransız kuvvetlerinin Bulgarlarla birlikte Osmanlı Devleti’nce durdurulması için açılmış bir cephedir.
ROMANYA CEPHESİ: Bulgarları Romanya'ya karşı desteklemek için Dobica, Bükreş ve Tuna bölgesinde verilen mücadelelerdir.
SAVAŞ SONA ERERKEN
1917’de yaşanan en önemli gelişmelerden biri de Rusya’daki Bolşevik İhtilali’dir (7 Kasım 1917). İktidara gelen Bolşevik yönetimi, İttifak Devletleri ile 3 Mart 1918’de Brest Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi.
Bolşevik yönetimi, Çarlık hükûmetinin bütün gizli antlaşmalarını dünya kamuoyuna açıkladı. Osmanlı Devleti’nin paylaşıldığı gizli antlaşmalar da bu şekilde açığa çıktı.
İtilaf Devletleri, Rusya’nın çekilmesiyle oluşan boşluğu ABD ile tamamladılar.
Amerikan ticaret gemilerinin, Alman denizaltıları tarafından batırılması üzerine ABD, Almanya’ya savaş ilan etti (2 Nisan 1917).
ABD savaşa katılınca savaş İtilaf Devletleri’nin lehine sonuçlandı.
Not: ABD, I. Dünya Savaşı’na katılarak aynı zamanda ilk kez Monroe (Morö) Doktrini’nden de ayrılmıştır.
İTTİFAK DEVLETLERİ İLE İMZALANAN ATEŞKES ANTLAŞMALARI (MÜTAREKE)
Selanik Ateşkes Antlaşması (29 Eylül 1918) ile Bulgaristan savaştan çekildi.
Osmanlı Devleti bu tehlike karşısında ateşkes istedi ve Mondros Mütarekesi’ni (ateşkes) İtilaf Devletleri ile imzaladı (30 Ekim 1918).
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, iç karışıklıklarının da artmasıyla birlikte, Villa Gusti Ateşkesi’ni imzalayıp savaştan çekildi (3 Kasım 1918).
Almanya da Rethondes (Rethıns) Ateşkes Antlaşması’nı (11 Kasım 1918) imzalayarak savaştan çekildi.
I. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI
İngiltere, savaştan en kârlı çıkan devlet oldu.
Almanya, Avusturya-Macaristan, Rusya ve Osmanlı imparatorlukları savaş sonunda dağıldı.
Bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti, Polonya, Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan gibi yeni millî ve bağımsız devletler kuruldu.
Sömürgecilik anlayışı yerini manda ve himaye anlayışına bıraktı.
Rusya’da Sosyalizm, Almanya’da Nazizm, İtalya’da Faşizm gibi yeni siyasi rejimler ortaya çıktı.
Dünya Savaşı’nda kimyasal silahlar, denizaltı ve tank gibi savaş araçları ilk kez kullanıldı.
Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Dünya barışını korumak amacıyla Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kuruldu.
Dünya Savaşı sonunda yenilen devletlerle imzalanan barış antlaşmalarının koşulları çok ağırdı. Bu ağır koşullar, II. Dünya Savaşı’nın çıkmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur.
I. DÜNYA SAVAŞI’NDA ANADOLU
Dünya Savaşı’nın ardından, Anadolu harap ve yıkıktı.
Türk milleti savaş dönemi boyunca açlık ve yoksulluk nedeniyle çok fazla insan hayatını kaybetti.
Cephe gerisinde kalan kadın ve çocuklar çok büyük acılar yaşadılar.
OSMANLI İMPARATORLUĞU’NUN PAYLAŞILMASINI ÖNGÖREN GİZLİ ANTLAŞMALAR
İSTANBUL ANTLAŞMASI (18 MART-10 NİSAN 1915):
İngiltere, Fransa ve Rusya arasında imzalanmıştır.
Buna göre; Boğazlar, Midye-Enez çizgisine kadar Trakya, Gelibolu Yarımadası, Sakarya Irmağı’na kadar Kocaeli Yarımadası ile İmroz ve Bozcaada savaştan sonra Rusya’ya bırakılacaktı.
LONDRA ANTLAŞMASI (26 NİSAN 1915):
Üçlü İtilaf Devletleri, İtalya’yı kendi yanlarına çekmek için bu antlaşmayı İtalya’yla imzalamışlardır. Bu antlaşmaya göre Antalya, Rodos ve On İki Ada İtalya’ya bırakılacaktı.
SYKES-PİCOT (SAYKS PİKO) ANTLAŞMASI (26 NİSAN 1916):
Bu antlaşmayla Rusya’ya; Kafkas sınırına yakın yerler, yani Van ve Erzurum illeriyle Trabzon ve Bitlis illerinin doğu bölümleri; Sivas, Harput (Elazığ) ve Diyarbakır illerinin bir kısmı bırakılacaktı.
Fransa’ya; Adana ile Beyrut illeri; Halep, Harput ve Diyarbakır illerinin büyük kısmı; Şam ve Sivas illerinin bir kesimi ve Cebel-i Lübnan sancağının tamamı bırakılacaktı.
İngiltere’ye Bağdat ve Basra illerini de içeren Güney Irak bırakılacaktı.
Rusya’nın isteği üzerine Trabzon’a kadar Doğu Karadeniz kıyıları ve Doğu Anadolu da Rusya’ya bırakılacaktı.
ST. JEAN DE MAURIENNE (SEN JAN DÖ MORYEN) ANTLAŞMASI (17 NİSAN 1917):
İngiltere, Fransa ve İtalya arasında yapılan bu antlaşmaya göre; Antalya, Menteşe Sancağı ve Konya ilinin bir kısmı ile İzmir ve kuzeyi İtalya’ya bırakılacaktı.
MONDROS MÜTAREKESİ (ATEŞKES ANTLAŞMASI) (30 EKİM 1918)
Mondros Mütarekesi’nin Maddeleri ve Uygulanması
Savaşın sonlarına doğru Osmanlı Devleti’nde V. Mehmet Reşad’ın vefat etmesiyle VI. Mehmet Vahdettin tahta çıktı. Sadrazam Talat Paşa istifa etti.
Osmanlı Devleti’ni savaşa sokan İttihat ve Terakki yönetimden çekildi.
Ahmet İzzet Paşa başkanlığında yeni hükûmet kuruldu ve bu hükûmet Wilson İlkeleri doğrultusunda imzalanacak bir ateşkes istedi.
İstanbul Hükûmeti tarafından Bahriye Nazırı Rauf Bey başkanlığında görevlendirilen heyet, Limni Adası’nın Mondros Limanı’na gitti. İtilaf Devletleri’ni temsil eden Amiral Calthorope (Kalthorp) ile -İngilizlerin Agememnon adlı zırhlı savaş gemisinde 27 Ekim 1918’de ateşkes görüşmeleri başladı.
Yapılan görüşmeler sonucunda 25 madde hâlinde düzenlenen Mondros Mütarekesi imzalandı (30 Ekim 1918).
Mondros Mütarekesi’nin bazı maddeleri şunlardır:
Boğazlar İtilaf Devletleri’ne açılacak, Karadeniz’e girişler serbest olacak, Karadeniz ve Çanakkale’deki istihkâmlar İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.
Osmanlı orduları terhis edilecek; ordunun taşıt, araç gereç, silah ve cephanesine İtilaf Devletleri tarafından el konulacak.
Osmanlı Devleti’nin elindeki tüm savaş esirleri ile esir ya da tutuklu bulunan bütün Ermeniler serbest bırakılacak fakat İtilaf Devletleri’nin elindeki Türk savaş esirleri geri verilmeyecek.
İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit eden bir durum karşısında, herhangi bir stratejik noktayı işgal hakkına sahip olacak (Madde 7).
Vilayet-i Sitte denilen altı doğu ilinde (Erzurum, Van, Bitlis, Sivas, Harput, Diyarbakır) herhangi bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletleri buraları işgal hakkına sahip olacak (Madde 24).
Toros Tünelleri, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecek.
Tüm liman ve tersaneler İtilaf Devletleri’nin kontrolünde olacak.
Hükûmet haberleşmesi dışındaki telsiz, telgraf ve kablolar (iletişim hatları) İtilaf Devletleri’nin denetimi altında olacak.
İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri, I. Dünya Savaşı’ndan önceki sınırlara çekilecek.
Kömür, akaryakıt ve benzer kaynaklarda, ülkenin ihtiyaçları karşılandıktan sonra, İtilaf Devletleri’ne satın alma kolaylığı sağlanacak.
Suriye, Irak, Hicaz, Yemen, Asir, Trablusgarp ve Bingazi’de Osmanlı kuvvetleri ve subayları en yakın İtilaf Devletleri komutanlığına teslim olacak.
Not: Mondros Mütarekesi’nin 7 ve 24. maddeleri, İtilaf Devletleri’nin Osmanlı topraklarında istedikleri yerleri işgal etmelerine zemin hazırlamıştır.
NOT: MONDROS MÜTAREKESİ’NİN İMZALANMASINDAN HEMEN SONRA;
İngiltere, Musul’a girerek ateşkese rağmen Osmanlı topraklarındaki ilk işgalini gerçekleştirdi (3 Kasım 1918).
Fransa da Adana ve çevresini işgal etti.
Yunanistan ve İtalya da kendilerine vadedilen yerleri ele geçirmek için işgal hareketlerine başladılar.
13 Kasım 1918’de İtilaf donanması İstanbul’a gelerek Dolmabahçe Sarayı önlerinde demir attı. Osmanlı Devleti’nin başkenti de fiilen işgal edilmiş oldu.
MONDROS MÜTAREKESİ’NE YÖNELİK TEPKİLER
İstanbul Hükûmeti’nin Tepkisi:
Mondros Mütarekesi dört yıldır devam eden savaşı bitirdiği ve beklenen barışı getirdiği düşüncesiyle, İstanbul Hükûmeti tarafından olumlu karşılandı.
Mondros’tan sonra hükûmette yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle Ahmet İzzet Paşa Hükûmeti istifa etti. Tevfik Paşa yeni hükûmeti kurdu. Padişah anayasanın kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Mebusan Meclisini dağıttı.
İşgalcilerin baskıları karşısında Tevfik Paşa Hükûmeti de padişaha istifasını sundu ve yerine İngilizleri destekleyen politikalar izleyen Damat Ferit Paşa Hükûmeti kuruldu.
Mustafa Kemal’in Tepkisi:
Mondros Mütarekesi imzalandığında, Alman General Liman Von Sanders’in (Liman Fon Sanders) yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na tayin edilen Mustafa Kemal, antlaşmanın çok ağır şartlar içerdiği ve bağımsızlıkla bağdaşmayan bir antlaşma olduğu konusunda İstanbul Hükûmeti’ni uyarmaya çalıştı.
Mustafa Kemal, Harbiye Bakanlığı emrine alınarak İstanbul’a çağrıldı.
13 Kasım 1918’de Mustafa Kemal, İstanbul’a geldiğinde Dolmabahçe Sarayı önlerinde demirli olan işgal donanmasını görünce: “Geldikleri gibi giderler.” sözleriyle tepkisini gösterdi.
Halkın tepkisi:
Halkın büyük bir çoğunluğu, başlayan işgallerle beraber İstanbul Hükûmeti’nin tepkisiz kalması nedeniyle kendiliğinden örgütlenmeye başladı.
Halk, işgal güçleri karşısında bulundukları bölgeleri korumak için direniş cemiyetleri kurdu, miting ve protestolarla işgallerin haksızlığını tüm dünyaya duyurmaya çalıştı.
Daha sonra Kuvay-ı Millîye’yi oluşturan halk işgalci güçlere karşı silahlı mücadeleye geçerek yaşadıkları toprakları korumaya çalıştı.
YENİ BİR DÜNYA HAYALİ
1917 yılında İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa katılan ABD’nin başkanı Woodrow Wilson (Vudruv Vilsın), her iki tarafın da çıkarlarını gözettiği iddiasıyla 14 maddelik bir bildiri duyurdu.
Wilson İlkeleri’nin bazı maddeleri şunlardır:
Barış antlaşmalarında ve diplomaside açıklık olacak.
Ekonomik sınırlandırılmalar kaldırılacak.
Ülkelerin silahsızlanmalarını sağlayacak karşılıklı güvenceler verilecek.
Galip devletler mağlup devletlerden toprak ya da savaş tazminatı almayacak.
Devletlerarası barışı sağlamak amacıyla Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulacak.
Osmanlı Devleti’nin Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerinde Osmanlı egemenliği sağlanacak, Türklerin çoğunlukta olmadığı bölgelerde ise buradaki milletlerin kendi kendini yönetme hakkı olacak.
Boğazlar bütün milletlerin gemilerine açık olacak ve bu durum milletlerarası kontrol altında olacak (12. Madde).
PARİS BARIŞ KONFERANSI
18 Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı toplandı. Konferansın toplanma amacı, savaşı kaybeden devletlerle yapılacak olan barışın esaslarını görüşmekti.
Konferansa otuz iki devlet katıldı.
ABD, İngiltere, Fransa, Japonya ve İtalya konferansta etkili olan devletlerdi.
Konferansa bizzat katılan ABD Başkanı Wilson’un temel amacı, Cemiyet-i Akvamın (Milletler Cemiyeti) kurulmasını sağlamaktı.
DÜNYA SAVAŞI’NI BİTİREN ANTLAŞMALAR
ALMANYA İLE İMZALANAN VERSAİLLES (VERSAY) ANTLAŞMASI’NA GÖRE:
Almanya, Fransa ve Belçika’dan daha önceden aldığı bütün toprakları geri verecek.
Almanya’nın bütün sömürgeleri İngiltere, Fransa ve Japonya arasında paylaşılacak.
Almanya’da zorunlu askerlik kaldırılacak, Alman ordusu 100 bin kişiye indirilecek. Deniz kuvvetleri sınırlandırılacak. Denizaltı ve savaş uçağı yapması yasaklanacak.
Almanya savaş tazminatı (tamirat borcu adı altında) ödeyecek.
AVUSTURYA İLE İMZALANAN SAİNT GERMAİN (SEN JERMEN) ANTLAŞMASI’NA GÖRE:
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalandı.
Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya bağımsız oldu.
Milletler Cemiyetinin izni olmadan Almanya ile birleşmeyecek.
Avusturya’da zorunlu askerlik kaldırılacak ve Avusturya ordusu 30 bin kişiyle sınırlandırılacak.
Avusturya savaş tazminatı ödeyecek.
BULGARİSTAN İLE İMZALANAN NEUİLLY (NÖYYİ) ANTLAŞMASI’NA GÖRE:
Güney Dobruca Romanya’ya; Gümülcine ve Dedeağaç Yunanistan’a; Tsaribrod ve Srurmitsa Yugoslavya’ya bırakılacak.
Bulgaristan’da zorunlu askerlik kaldırılacak. Ordusu 25 bin kişi ile sınırlandırılacak, deniz ve hava kuvveti oluşturması yasaklanacak.
Bulgaristan savaş tazminatı ödeyecek.
MACARİSTAN İLE İMZALANAN TRİANNON (TİRİYANON) ANTLAŞMASI’NA GÖRE:
Presburg bölgesi Çekoslovakya’ya; Bosna Hersek Yugoslavya’ya; Transilvanya Romanya’ya; Burgerland Avusturya’ya bırakılacak.
Macaristan’da zorunlu askerlik kaldırılacak, ordusu 35 bin kişi ile sınırlandırılacak, deniz ve hava kuvveti oluşturması yasaklanacak.
Macaristan savaş tazminatı ödeyecek.
ÖNEMLİ: Bu Antlaşmalarla yenilen İttifak Devletleri’ne dayatılan ağır şartlar bu devletlerin kamuoyunda derin bir hoşnutsuzluk oluşturdu. Oluşan hoşnutsuzluk savaşın getirdiği ekonomik yıkımla birleşince Avrupa’da uzun süreli bir barışı sağlamak imkânsız olmuştur.
📝 12 Sınıf İnkılap Tarihi 1. Üniteye Hazır mısın?
Mustafa Kemal’in hayatı, fikirleri ve Türk İnkılabı’nın temelleri seni bekliyor!👉 PDF’yi Hemen İndir
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!