2025 MEB 11. Sınıf Kültür ve Medeniyet Tarihi 2.Dönem 2.Sınav Hazırlık Konu Özeti ve Çalışma Notu
11.Sınıf Kültür ve Medeniyet Tarihi, 2.Dönem, 2.Sınav Konu Özeti
İslamiyet Öncesi Türklerde Eğitim:
İslamiyet öncesi Türklerde eğitim, genellikle aile ve toplum içerisinde sözlü gelenek yoluyla verilirdi. Bu dönemde eğitimde amaç, bireyi savaşçı, disiplinli, ahlaklı ve topluma yararlı bir birey olarak yetiştirmekti. Bozkır hayatının gerekliliklerine uygun olarak çocuklara at binme, ok atma, hayvancılık, doğaya karşı mücadele gibi beceriler kazandırılırdı. Dinî inançlar, gelenek ve görenekler de eğitimde önemli yer tutardı.
Uygurlarda Eğitim:
Uygurlar, yerleşik hayata geçen ilk Türk topluluklarından biri olarak eğitimde diğer Türk topluluklarına göre daha sistemli bir yapıya sahipti. Manihizm ve Budizm gibi dinlerin etkisiyle tapınaklar ve manastırlar aynı zamanda eğitim merkezi hâline gelmişti. Yazı dili gelişmiş, kütüphaneler kurulmuş, dinî ve edebî metinler yazılmıştır. Uygurlar, çocuklarına okuma-yazma öğretmiş, sanat ve bilimle ilgilenmişlerdir. Bu yönleriyle Uygurlar, Türk kültür tarihinde eğitim açısından ileri bir seviyeye ulaşmışlardır.
İslamiyet'in Kabulüyle Eğitim:
İslamiyet’in kabulüyle birlikte Türklerin eğitim sisteminde köklü değişiklikler yaşanmıştır. Sözlü gelenek ağırlıklı eğitim anlayışının yerini yazılı ve din temelli eğitim almaya başlamıştır. Medreseler, camiler ve kütüphaneler eğitim kurumları hâline gelmiş; dinî ilimlerin yanı sıra matematik, astronomi, tıp gibi alanlarda da eğitim verilmiştir. Arapça ve Farsça öğrenilmiş, İslamî ilimler başta olmak üzere bilimsel eserler bu dillerde yazılmıştır. Ayrıca eğitimde bireysel kabiliyetin yanı sıra ahlaki değerler ve dini bilgi ön plana çıkmış, ulema sınıfı toplumda önemli bir yer edinmiştir. Bu dönemde eğitim hem devletin hem de vakıfların desteklediği kurumsal bir yapıya kavuşmuştur.
Ahi Teşkilatı:
Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Ahi Teşkilatı, sadece ekonomik bir yapı değil, aynı zamanda ahlaki ve mesleki eğitimin verildiği önemli bir kurumdu. Ahilik, gençleri hem bir meslek sahibi yapmak hem de onları dürüst, çalışkan ve ahlaklı bireyler olarak topluma kazandırmak amacıyla kurulmuştu. Bu teşkilatta çıraklık, kalfalık ve ustalık gibi kademeli bir eğitim sistemi uygulanırdı. Meslekî becerilerin yanı sıra dini bilgiler, toplumsal sorumluluklar ve ahlaki değerler de öğretilirdi. Bu yönüyle Ahi Teşkilatı, hem bireyi hem toplumu eğiten ve şekillendiren bir kurum olarak Anadolu’da sosyal düzenin sağlanmasında önemli rol oynamıştır.
Osmanlılarda Eğitim:
Osmanlı Devleti’nde medreseler, hem dinî hem de pozitif ilimlerin öğretildiği önemli eğitim kurumlarıydı. İlk Osmanlı medresesi, 1331 yılında Orhan Bey döneminde İznik’te kurulmuştur. Medreseler, genellikle vakıflar aracılığıyla finanse edilir; hocaların maaşı, öğrencilerin ihtiyaçları ve bina giderleri bu vakıflardan karşılanırdı. Müderris adı verilen hocalar, ilmî yeterliliğe sahip kişilerden seçilir ve derslerin içeriği, İslamî ilimlerin yanında matematik, astronomi ve mantık gibi alanları da kapsardı. Medrese öğrencilerine “suhte” veya “softa” denirdi ve başarılı olanlar kadı, müderris ya da devlet görevlisi olabilirdi. Zamanla siyasi etkiler, liyakatin azalması ve müfredatın çağın ihtiyaçlarına cevap verememesi nedeniyle medreselerde bozulma yaşanmıştır. Bu durum, Osmanlı’nın bilimsel alanda geri kalmasında etkili olmuştur.
Enderun Mektebi, Osmanlı saray eğitimi sisteminin en önemli parçasıdır ve özellikle II. Murad ile Fatih Sultan Mehmet döneminde geliştirilmiştir. Devşirme sistemiyle saraya alınan yetenekli gençler burada eğitim görür, hem teorik dersler alır hem de fiziksel ve ahlaki açıdan yetiştirilirlerdi. Amaç, devlet yönetiminde görev alabilecek sadrazam, vezir ve diğer üst düzey yöneticileri yetiştirmekti. Enderun, Osmanlı’da liyakat esasına dayalı yönetici sınıfının oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Osmanlı Devleti'nde Tanzimat Dönemi (1839–1876) ile birlikte eğitim alanında köklü değişiklikler yaşanmıştır. Bu dönemde modern, laik ve merkezi bir eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılmıştır. Medrese dışı eğitim kurumları yaygınlaştırılmış, rüştiye (ortaokul) ve idadi (lise) gibi yeni okullar açılmıştır. 1845’te Meclis-i Maarif-i Umumiye kurularak eğitim işleri düzenlenmiş, 1869’da çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile eğitimin yapısı, öğretmen atamaları ve ders programları belirli kurallara bağlanmıştır. Ayrıca kız çocuklarının eğitimi ilk kez sistemli biçimde gündeme gelmiş ve öğretmen yetiştiren Darülmuallimin gibi kurumlar açılmıştır. Bu gelişmeler, Osmanlı’da modern eğitimin temelini oluşturmuştur.
Darülfünun:
Darülfünun, Osmanlı’da modern anlamda ilk üniversite olarak kabul edilir ve yükseköğretim alanında bir dönüm noktasıdır. İlk olarak 1846’da temelleri atılmış, farklı isimlerle birkaç kez açılıp kapandıktan sonra 1900 yılında kalıcı hâle gelmiştir. Fen, edebiyat, hukuk ve tıp gibi alanlarda eğitim verilen Darülfünun, aydın ve uzman insan kaynağı yetiştirerek Osmanlı’nın modernleşme sürecine büyük katkı sağlamıştır. Bu kurum, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti döneminde İstanbul Üniversitesi’ne dönüşmüştür.
Sanayi-i Nefise Mektebi, Osmanlı Devleti’nde güzel sanatlar eğitimi vermek amacıyla kurulan ilk sanat okuludur. 1883 yılında Osman Hamdi Bey tarafından kurulmuş ve bu girişim II. Abdülhamid döneminde gerçekleşmiştir. Okulun amacı, resim, heykel, mimarlık ve süsleme sanatları gibi alanlarda Batı tarzı bir sanat eğitimi vererek, sanayi ve sanat alanında nitelikli sanatçılar ve teknikerler yetiştirmekti. Sanayi-i Nefise Mektebi, Cumhuriyet döneminde de varlığını sürdürmüş ve 1928’de adı Güzel Sanatlar Akademisi olarak değiştirilmiştir. Günümüzde ise Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi adıyla eğitim faaliyetlerine devam etmekte ve Türkiye’nin en köklü sanat okullarından biri olarak sanat dünyasına katkı sunmaktadır.
1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) ile amaçlanan, Türkiye’deki eğitim sistemini merkezi bir otoriteye bağlayarak dinî ve geleneksel eğitim kurumlarını kaldırmak, tüm okulları Millî Eğitim Bakanlığı çatısı altında birleştirmekti. Bu kanunla medreseler kapatılmış, laik ve bilimsel temelli bir eğitim anlayışı benimsenmiş, eğitimde birlik ve eşitlik sağlanmak istenmiştir. Aynı zamanda, eğitim kurumlarının farklı ideolojik ve dinî etkilerden arındırılması hedeflenmiştir. Kanun, Cumhuriyet’in modernleşme ve çağdaşlaşma sürecinde önemli bir dönüm noktası olmuş, eğitimde büyük oranda amacına ulaşmış; ancak uygulamada zamanla çeşitli sorunlar ve geri adımlar da yaşanmıştır. Yine de Türkiye'de laik ve devlet denetiminde bir eğitim sistemi kurmanın temeli bu yasa ile atılmıştır.
Köy Enstitüleri, 1940 yılında Hasan Âli Yücel’in Millî Eğitim Bakanlığı döneminde, İsmail Hakkı Tonguç’un öncülüğünde kurulmuş eğitim kurumlarıdır. Amacı, köylerde görev yapacak öğretmenleri köy yaşamına uygun biçimde yetiştirmek ve kırsal kalkınmayı eğitim yoluyla gerçekleştirmekti. Bu enstitülerde öğrenciler hem akademik dersler (Türkçe, matematik, tarih vb.) almış, hem de tarım, marangozluk, demircilik gibi üretime dayalı uygulamalı eğitim görmüştür. "İş içinde, iş aracılığıyla eğitim" anlayışıyla öğrenciler kendi okullarını inşa etmiş, toprağı işlemiş, üretime katkı sağlamıştır. Köy Enstitüleri kısa sürede kırsal bölgelerde eğitim seviyesini yükseltmiş, aydın bir köy nesli yetiştirmiştir. Ancak siyasi baskılar ve ideolojik tartışmalar nedeniyle 1954’te kapatılmıştır. Buna rağmen Türk eğitim tarihinde eşsiz bir model olarak önemli bir yer edinmiştir.
👦👦
Sizin Görüşünüz Bizim İçin Değerli!